Bugünlerde dilimden düşmeyen bir marşımız. İçinde bulunduğumuz duruma karşı söylenebilecek en iyi sözlerle hazırlanmış bir marş. Önümüze çıkan her engeli ezip geçebileceğimizi coşkuyla bağırmamızı sağlayan bir marş. İnat olsun herkese .. Yürüyoruz biz bu yolda ..
" yürüyoruz biz bu yolda
göğüs gerdik zorluklara
inat olsun tüm kuşlara
ant içtik şampiyonluğa
saldırsana saldırsana galatasaray
kupaları bizim için kaldırsana galatasaray "
Schalke yönetimi 1-1 lik maçın ardından Drogba'nın lisansının geçersiz olduğunu öne sürerek UEFA'ya şikayette bulunmuştu.
Gerekçe ise Drogba'nın adının UEFA listesine 1 şubatta verilmesi. Ve 12 şubatta lisansının çıkmasıydı.
Anlaşılıyor ki Schalke, Çinlilerin ipiyle bir kuyuya inmiş bulunda. Sanırım Shanghai kulübü bir takım belgeleri Schalke yönetimine gönderdi itiraz yapmaları için. Tabi bu durum da Schalke'nin işine geldi. Şikayeti yaptılar 1-1 lik maçtan sonra.
İnsan sormaz mı ilk maçtan önce neredeydiniz diye ? Zaten kadroları onaylayan UEFA. Eğer bir sorun çıkacak olsa UEFA o kadro listesini onaylar mı ?
Schalke'nin oynadığı kumar tutmadı sonuçta. Bir korku var bu belli. Drogba da bu korkuyu yaratan en büyük etkenlerden biri Schalke üzerinde.
Schalke'nin Drogba'nın lisansı üzerinden yaptığı itiraz reddedildi.
Bu tip ali-cengiz oyunlarına gerek yok. Sahada kim tur atlayacak 12 martta göreceğiz.
Burak Yılmaz, bir süper lig gol kralı. Galatasaray'a gelişi çok olaylı oldu.
Futbola Antalyaspor'da başladı Burak Yılmaz. Zaten 1985 Antalya doğumlu.
2003 den 2006'ya kadar memleketinin takımında top koşturdu. Burada geçirdiği 3 sezonda toplam 70 maça çıktı. Bu 70 mücadelede 18 gol kaydetti.
Antalyaspor'da gösterdiği güzel bir performanstan sonra Beşiktaş teknik direktörü Jean-Tigana'nın dikkatini çekti. Israrlı girişimler sonucu Burak Yılmaz Türkiye futbol arenasının en üst basamaklarından biri olan Beşiktaş'a imza attı.Burada toplam 39 maça çıktı. 6 gol kaydetti. Daha tam olarak performansını göstermemiş olduğunu görüyoruz.Beşiktaş'ta Ertuğrul Sağlam'ın göreve gelmesi ile fazla forma şansı bulamayan Burak, Manisaspor'a transfer oldu.
Burda gayet iyi bir performans sergiledi Burak. Hatta burada yarım sezon forma giydi. 16 maçta 9 gol attı. Yine büyük kulüplerden Fenerbahçe'nin dikkatini çekti. Yarım sezonluk Manisaspor macerasından sonra Fenerbahçe'ye 4 yıllığına transfer oldu. Ama burada Burak Yılmaz'ın potansiyelini tam göremedik. Belki de teknik direktör Aragones'in ona verimli şans vermemesinden kaynaklı olabilir. 16 maça çıktı burda. Hiç gol atamadı. Geldiği ilk sezonda etkisiz bir performans gösteren Burak, sezon sonu Eskişehirspor'a kiralandı.
Burda forma şansı bulduğu 13 maçta sadece 1 gol kaydedebildi.
Ve artık patlama noktasına gelmişti. Artık kariyerinin doruk noktasına ulaşmaya gelmişti sıra. Burak Yılmaz, 2009-10 sezonunun devre arasında Fenerbahçe'den, Trabzonspor'a transfer oldu.
Şenol hoca onu çok iyi kullandı. Performansını sergilemesine çok yardımcı oldu. Burak Yılmaz üzerinde hatrı sayılır bir etkisi vardır.
Burak Yılmaz, Trabzonspor'da geçirdiği 2 sezon boyunca 75 maça çıktı ve 55 gol gibi bir sayıya ulaştı.
2011-2012 sezonunda ise zirveye ulaştı ve attığı 33 gol ile krallığın zirvesinde yer aldı.
Trabzonspor'da Türkiye Kupası ve Türkiye Süper Kupası şampiyonluklar yaşadı. Trabzonspor'da gösterdiği üstün performanstan sonra avrupa kulüplerinin de gözdesi haline geldi. Özellikle Liverpool ile adı sıkça anıldı.
Ama Galatasaray'ın gösterdiği son bir manevra ile 18 Temmuz 2012'de kendisini sarı-kırmızı renklere bağlayan sözleşmeyi imzaladı. Tabi Galatasaray'a gelişi yazının başında belirttiğim gibi çok olaylı oldu. Galatasaray ile Trabzonspor çok sert bir şekilde karşı karşıya geldi. Ama sonuçta sözleşmelere aykırı bir durum olmadı. Burak Yılmaz'ın sözleşmesinde 5 milyon euro'ya serbest kalır maddesi vardı. Kulübümüzde bu maddeden yararlanarak Burak Yılmaz'ı renklerine bağladı. Burak, Galatasaray'a geldiğinden beri gerçekten harika bir performans gösterdi. Ligde şuana kadar 20 maçta 14 gol attı ve krallıkta yine zirvede. Zaten şampiyonlar liginde gösterdiği performansı hepimiz ayakta alkışladık. Şampiyonlar Ligi grup maçlarında 6 maçta 6 gol kaydederek Ronaldo ile gol krallığında zirvede yer aldı ve şampiyonlar ligi grup aşamalarının en değerli oyuncusu oldu. Sezonunun ilk yarısı gerçekten iyi geçti onun açısından.
Ligin ikinci yarısı ise biraz sıkıntılı başlamıştı. Drogba'nın gelişi ile üzerinde çok haber yazıldı çizildi. Liverpool'a gideceği çok konuşuldu. 2 maçta da kesik yemesi çok tartışıldı. Ama bunun Fatih Terim'in bir taktiği olduğu anlaşıldı sonra. Beşiktaş ve Bursaspor maçlarında oynamadı. Ondan sonraki Antalyaspor maçına ilk 11'de başladı ve geri dönüşü mükemmel oldu. 2-0 kazandığımız maçın iki golünü de o kaydetti.
Bu maçtan sonra Fatih Terim şöyle bir açıklama yaptı :
"Burak adına memnunum.. Bizde 26 tane aslan var demiştim.. Bugün 11 aslan vardı ve biri de Burak'tı.. Burak gidiyor geliyor.. Atıyor.. Herkes cevabını almıştır.. Benim zaman zaman mesajlarım olur.. Burak'a da mesajım oldu.. 1-2 maç oynamayınca mesajı aldı sanırım.. Bu akşam bunu gördük.. Burak bugün iyi oynadı.. Sevdiğim inandığım oyunucu olduğu için aldık.. Bu kadar forvet varken aldık.."
İşte bu Fatih Terim farkı oluyor.
Daha sonra Akhisar maçında 1 gol 1 asist yaptı. Ki asistini Drogba'nın ilk golüne yaptı.
Schalke ile oynanan son 16 ilk maçında yine takımımızın ilk golünü kaydederek, şampiyonlar liginde de gol krallığı zirvesini bırakmadı. Ve 7 gole ulaştı.
Geçtiğimiz pazartesi oynanan Orduspor maçında ise takımımızı ipten alan isim oldu. Skor 2-1 iken attığı 2 gol ile galibiyeti getirdi.
Burak Yılmaz'ın Orduspor maçında göstermiş olduğu performans gerçekten Galatasaray ruhunu yansıtan bir performanstı. Göstermiş olduğu hırs, arzu ve istek her Galatasaray formasını giyen oyuncudan beklediğimiz şeyler. Burak o gün bunu çok iyi yansıttı. Ve o armanın hakkını verdi.
Drogba'nın gelişi ile Burak Yılmaz'ın geleceği çok tartışma konusu oldu. Ama gördük ki hem Schalke maçı olsun hem Orduspor maçı olsun, Didier Drogba, Burak Yılmaz için çok büyük bir şanstır. Drogba'nın gelişi ile Burak daha çok pozisyona girmeye başladı. Daha çok boş alan bulmaya başladı. Ve bence bundan sonra da Burak için en iyi pozisyon hazırlayıcısı Drogba olacak. Onun tecrübe birikiminden öğrenceği çok şey var Burak Yılmaz'ın.
Ordu maçında Fatih Terim'in tribüne gönderilmesi ile ekip daha bir coşkulu başlamıştı ikinci yarıya. Ki Burak Yılmaz attığı her golden sonra Fatih Terim'e koştu. Bu da aralarında ne kadar iyi bir ilişki olduğunun göstergesidir.
Toparlar isek Burak Yılmaz gerçekten çok iyi bir futbolcu. İyi fubolculuğunun yanında muhteşem bir hırsa da sahip. Hırsını ve isteğini olumlu yönde kullanmasını iyi biliyor.
Daha uzun yıllar Galatasaray'a hizmet edeceğini düşünüyorum. Galatasaray forması altında lig şampiyonlukları ve avrupa şampiyonlukları yaşaması gereken bir isim.
Yazımızı Burak Yılmaz için hazırlanmış iki video klip ile bitirelim :
Fatih Terim'i imparator yapan tavır ! Haksızlığa başkaldırı. Düzene isyan ! Aslolan Galatasaray!
Galatasaray'ın olduğu yerde umut tükenmez. Galatasaray'ın olduğu yerde güneş batmaz. Galatasaray susmaz. Haksızlığa boyun eğmez. Galatasaray'ın büyüklüğü burdan gelir. Galatasaray asildir!
Müthiş bir gece, müthiş bir galibiyet. Bu maç gerçekten bize karşı olan bütün güçlere bir başkaldırmadır.
Galatasarayımız duygu olarak çok yoğun geçen bir maçta Orduspor'u 4 - 2 mağlup etmeyi başardı.
Maçın ilk yarısını izleyemedim ancak verilen penaltı pozisyonu ve yediğimiz ilk golü gördüm. Gerçekten hiç yok yere verilen bir penaltı. Fenerasyon bu sene de bizim üzerimize çalışmaya devam ediyor. Dünkü fenerbahçe maçında hakem seyirci baskısına dayanamayıp son dakikada penaltıyı verdi. Bugün de bizim aleyhimize olmayan bir penaltı verildi.
Yediğimiz ilk gol zaten sadece bizim başımıza gelen bir gol yeme stili.
İkinci yarıyı tam izleyebildim.
Baştan Hamit için bir eleştiri yapacağım yine. Hamit topu ayağına aldığı zaman, topu eziyor. İleriye hızlıca çıkmayı düşünmüyor hiç. Bu nedenle oyunu yavaşlatıyor ve seyircinin tepkisini çekiyor. Bu sorunu aşması lazım.
İkinci yarıya dönersek oyun bizim lehimize döndü. Ama bu öylece olmadı. Biz topu oynamak istedik ve sonuca gittik.
Bu arada Fatih Terim de hakem tarafından tribüne yollandı. Saldırılar sadece sahada değil gördüğünüz gibi her yere sıçradı.
Neyse oyuna dönersek. İkinci yarı itibari ile oynamak isteyen ve pozisyonlara giren bir Galatasaray vardı.
Drogba gerçekten çok iyi bir forvet. İleri atılan her topu kontrol edebiliyor. Bu çok iyi bir özellik. İlerde topu tutmamız için çok önemli.
İlk gol Sneijder'dan geldi. Gerçekten muazzam bir goldü. Yapılan güzel varyasyonda ceza sahasının sol çaprazından harika bir şut çıkardı ve topu ağlarla buluşturdu.
Mücadele 2-1 geldikten sonra coşkumuz daha da arttı. Beklediğimiz 2. gol 68. dakikada yıldızımız Burak Yılmaz'dan geldi. Umut'un kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda yaptığı vuruştu top direkten döndü. Dönen topu Burak tamamladı ve durum 2-2 ye geldi.
Artık bu noktadan sonra beraberlik kabul edilemezdi. Galibiyet golü de gerekiyordu.
Bu arada Hasan Şaş da tribüne gönderildi.
3. gol yine Burak Yılmaz'dan geldi. 2. golden 2 dakika sonra baskımız iyice arttı. Soldan gelen ortaya Ordulu oyuncalar müdahale etti. Yükseklik kazanan topa Burak Yılmaz çok şık bir kafa vuruşu yaptı ve skor 3-2 ye geldi.
Gerçekten çok büyük bir duygu patlaması yaşadık skor 3-2 ye gelince.
Ve son gol. Bu golde Selçuk için çok önemliydi. İlk golde Selçuk'a çarpıp top kaleye girmişti. Bu moral olarak Selçuk İnan'ı oyundan düşürmedi aksine motive etti. Attığı 4. gol ile Selçuk kendine geldi. Gol gerçekten çok güzeldi. Kalitesine ve tekniğine yakışır mükemmel bir gol attı Selçuk.
4. golden sonra da birkaç gol kaçırdık ama olsun. Galibiyeti, daha doğrusu hak ettiğimiz galibiyeti aldık.
Bu gece mutlu uyuyabiliriz.!
Herkese ve her şeye rağmen 'Aslolan Galatasaray'dır!'
Goller :
59. dakika Sneijder, 68.dakika Burak Yılmaz, 70. dakika Burak Yılmaz, 78. dakika Selçuk İnan
Bugün Orduspor ile yine ligin kritik maçlarından birine çıkacağız. En yakın takipçilerimiz Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın galip geldiği hafta yine kazanmaktan başka bir çıkar yolu düşünmemeliyiz.
Beşiktaş bu hafta sonu Sivas deplasmanında 1-0 galip geldi. Fenerbahçe ise dün çok tartışılacak bir penaltı golü ile ve 90. dakikada çalınan bu penaltı düdüğü ile galip gelmeyi başarabildi. Hakem baskılara dayanamayıp verdi penaltıyı resmen. Fenerbahçe de Kasımpaşa'yı 3-1 mağlup etti.
Galatasarayımızın hafta içi şampiyonlar liginde oynadığı Schalke maçını hatırlıyoruz. Zaman zaman kontrol çok büyük bir şekilde Schalke'de olsa da genel olarak oyunu biz oynadık ve bol pozisyon bulduk. Bol pozisyon bulmamızdaki en büyük etken kuşkusuz Didier Drogba'nın ileri hattaki varlığıdır.
Gerçekten varlığı yetiyor. Çok rahat top indirebiliyor ve servis yapabiliyor. Zaten Burak Yılmaz'ı kaç kere pozisyona soktu hatırlayamıyorum.
Bu maçta yine en büyük kozlarımız olacak bu ikili.
Yine dört maçlık cezası bulunan Felipe Melo'nun bu mücadele sonrası cezası tamamlanmış olacak.
Fatih Terim, Melo'nun yokluğunda yine Yekta'ya şans verecek gibi duruyor.
Ama Melo'nun oynamadığı maçlarda topu ileri taşımanın sıkıntısını gerçekten yaşıyoruz. Özellikle Schalke maçında Melo oynayınca bu sorunun büyük ölçüde çözüldüğünü gördük.
Savunmada ise biyonik adam Semih Kaya'dan üzücü bir haber geldi. Sol kasığında bir rahatsızlık bulunan Semih'in yerine Hakan Balta ya da Gökhan Zan görev alacak.
Onun dışında çoğu oyuncunun yeri belli gibi.
İleride Drogba - Burak. Solda Sneijder ( her ne kadar bu seçim yanlış olsa da , çünkü Sneijder'i sol kanada sıkıştırmak çok büyük bir yanlış ) Ortada Selçuk ve Yekta, sağda Hamit, defansta sağda Eboue tekrar forma alabilir. Solda Riera olur. Kalede de Muslera.
Orduspor ligin sonlarına demir atmış bir ekip. Onlar da ordan biran önce kurtulmak istiyorlar. Düşme hattı ile aralarında 2 puanlık bir fark var sadece. O nedenle bu maç onlar için de çok büyük bir önem arz ediyor.
Biz de takipçilerimizle puan farkını korumak için evimizde oynadığımız bu maçı kazanmalıyız mutlaka.
Kaybetme lüksümüz yok.
Mücadele bu akşam saat 20.00'da Lig Tv'den canlı izlenebilecek. Maçın hakemi Serkan Çınar.
Ligin ilk yarısında oynanan maçı Orduspor sahasında 2-0 kazanmıştı.
Galatasarayımız, çarşamba günü aldığı tatsız beraberlik sonrası ligde yapacağı Orduspor maçı hazırlıklarını bugün de sürdürdü.
Antrenmanın ilk bölümünde kondisyoner Scott Piri yönetiminde ısınma ve açma-germe hareketleri gerçekleştirildi.
İkinci bölümde ise ikili gruplar halinde pas çalışması gerçekleştirildi.
Antrenmanın ana bölümünde ise Fatih Terim yönetimide daha çok taktiksel olarak çalışıldı.
Sakatlığı süren Çağlar Birinci ise bugün geçtiği muayeneden sonra yarın takımla birlikte çalışmalara başlayacak.
Bugün zirve takipçilerinden Beşiktaş, Sivasspor deplasmanında 1-0 galip geldi. Bu da Orduspor maçını kazanmamız için bize gereken itici gücü sağlayacak bir etken olacak.
Bu maçın özetini de koyacağım.
Onun dışında en yakın takipçimiz Fenerbahçe ise sahasında Kasımpaşa ile karşılaşacak. Nitekim daha zor bir maç Ordu'ya göre.
Ama artık süper lig de her anadolu takımı sorun yaratabilecek düzeyde. Bu nedenle temkinli olmakta fayda var.
Bu gerçekten üzerinde durulması gereken bir sorun olmaya başladı. Böyle bir zemin, böyle bir kulübe, böyle kaliteli futbolculara sahip olan bir takıma ve böyle güzel bir stada yakışmıyor.
İlk olarak zemin sorunu Şampiyonlar Ligi grup maçları sırasında Cluj maçında ortaya çıktı. Hepimiz hatırlıyoruz o rezil görüntüleri. Sen milyon dolarlar verip stad yapıyorsun, milyon dolarlar verip Türkiye'de ve belki de avrupada en iyi takımlardan birini oluşturuyorsun ama onlar için en önemli olan şey olan stadın zeminini bir türlü düzeltemiyorsun. Zemin, futbolcunun yeteneklerini göstermesi için en önemli olan şey. Bir futbolcu ne kadar yetenekli ve teknik olursa olsun üzerine bastığı çim sağlam değilse o yetenekler ve maharetler bir şeye yaramaz.
Cluj maçını hatırlayalım. Cluj'dan katbekat üstün olduğumuz aşikar. Ama oyuncular bir türlü yeteneklerini gösteremediler, pas yapamadılar, pozisyona giremediler. Son saçma sapan bir şekilde gol yediler. Belki de zemin iyi olsa Cluj'u içerde de yenecektik. Nitekim deplasmanda oynadığımız maçta çok rahat bir şekilde 3 - 1 galip geldik.
Devre arası geldi zemin düzeltilecek dendi. İyi dedik. Düzelttiler, bir takım çalışmalar yaptılar. Ama geçtiğimiz Schalke maçında gördük ki aslında düzelen bir şey yokmuş. Yine rezil bir zemin yine futbolcular için kötü bir ortam.
Bu gerçekten Galatasarayımıza yakışmayan bir durum. Bir an önce çözmeleri gereken bir sorun. Ama bu sezon içinde pek mümkün görünmüyor.
Ali Dürüst yaptığı açıklamada sezon sonuna kadar bir müdahalede bulunmamız söz konusu değil dedi.
Zemin tabiri yerindeyse tam bir patates tarlası gibi.
Umarım bu zemin önümüzde kalan maçlarda bize acı sonuçlar yaşatmaz. Çünkü buradan şampiyonluğu kaybetmek çok üzücü ve sarsıcı olabilir. Hele bir de zemin yüzünden olursa.
Turu Almanya'ya bıraktık. Gerçekten çok rahat kazanabileceğimiz bir maçı yine kendi ellerimizle eğdik büktük bu hale getirdik.
Galatasarayımız mücadeleye Muslera - Sabri Semih Dany Riera - Hamit Melo Selçuk Sneijder - Burak Drogba 11'i ile başladı.
Mücadeleye Schalke'nin baskılı futbolu ile başladık. Özellikle bizim zayıf yanlarımızı çok iyi analiz etmişler. Riera ve Sneijder'in olduğu kanattan sürekli akınlar geliştirdiler. Ki orda Farfan gibi çok hızlı ve atletik bir oyuncularının da bulunması bu atakları çok tehlikeli hale soktu.
Schalke ilk dakikalarda önemli pozisyonlar buldu. Sonra topa biraz biz hakim olmaya başladık.
Mücadelenin 12. dakikasında maç ortada geçerken golü bulduk. Artık şampiyonlar ligi golcümüz diye adlandırabileceğimiz Burak Yılmaz, Selçuk İnan'ın pası ile ceza sahasına girdi ve şık bir vuruşla takımımızı 1 - 0 öne geçirdi.
Bu dakikadan sonra maçın hakimiyeti tamamen Schalke'nin eline geçti. Bastırdıkça bastırdılar. Gol pozisyonları da buldular 3-4 tane net kaçırdılar.
Schalke bastırırken biz de 19. dakikada 2. gole çok yaklaştık. Yani ne diyeyim. Söylemeye dilim varmıyor. Hamit geldiğinden beri bu kadar gudubetlik olamaz. Kaç kere topu direkten döndü. Bugün yine direği nişanladı. Drogba'nın şutunda top kaleciden sekti. Hamit önüne düşen topa yine bence ayarsız vurdu. Top gitti üst direğe çarptı. Yani kardeşim biraz sakin vur şu topa.
Resmen 6 pastan topu direğe nişanladı. Yazık gerçekten çok yazık. Oyun burda 2 - 0 a gelse her şey çok daha güzel olabilirdi.
Bu pozisyondan sonra Schalke yine etkili ataklarla gelmeye başladı. Şimdi burda bunlara tek tek değinmeye gerek yok.
Yediğimiz golden bahsedelim. Bütün takım atakta ileri doğru bir top atılıyor. Topu Dany karşılıyor. Hiç riske girmeden o topu uzaklaştırması gerekirken orda fantastik bir pas deneyip top kaptırılıyor. Sonrasında işte yenilen gol. Yani futbolcu dediğin biraz zeki olacak. Futbol kafa ile oynanan bir oyun. Tekniğin ne kadar iyi olursa olsun, hamlen ne kadar iyi olursa olsun düşünmeden yaptığın her hareket zarar oluyor.
Hamit ilk yarıda ayağına gelen çoğu topu öldürdü. Ben ikinci yarıda bir Hamit değişikliği beklerken Fatih Terim, Sneijder'ı çıkardı. Bence çok yanlış bir tercih oldu bu.
İkinci yarı oyunu biraz olsun dengeledik. Topa daha çok sahip olduk. Güzel ataklarda gerçekleştirdik. Ama gol gelmedi.
Hele kaçan öyle bir pozisyon vardı ki saç baş yoldurdu. Maçın 65. dakikasında Drogba yaptığı presle topu kaptı. Burak ile birlikte bir anda 2 ye 1 kaldılar. Drogba önü bomboş olan Burak Yılmaz'a pasını verdi. Ama ne var ki Burak ofsayttan kaçamamıştı. Yani gerçekten diyecek bir şey bulamıyorum. Bunu nasıl ayarlayamıyorlar anlam veremiyorum.
Fazla da bir şey söylemeye gerek yok. Genel hatları ile özetlemeye çalıştım maçı.
Biz yine umutluyuz. Almanya'da tur vizesini alacağımıza inanıyorum. Galatasaray'ın olduğu yerde her zaman umut vardır.
Galatasaray 1 - 1 Schalke 04 maçın geniş özeti ve golleri :
Ve maç günü geldi çattı sonunda. Bu platformu o kadar çok özlemiştik ki artık her şampiyonlar ligi maçını iple çekiyoruz. Buralara alışığız aslında ama son yıllarda yaşadığımız kötü olaylar bizi avrupa arenasının dışında tuttu çoğu zaman. Doğru bir yönetim ve iyi bir planlamayla tekrar ait olduğumuz yere döndük. Yaklaşık 8 sezon sonra şampiyonlar ligine döndük ve 10 puan toplayarak gruptan ikinci olarak çıkmayı başardık.
Schalke 04 ise grubundan lider olarak geldi. Olimpiakos, Montpellier ve Arsenal'in olduğu gruptan 12 puan ile lider olarak çıkmayı başardı.
Schalke her ne kadar şampiyonlar liginde güzel bir performans göstererek gruptan çıksa da ligde kan ağlıyor. Son haftalarda gösterdikleri performans çok çok kötü.
Ama analiz yazımızda da bundan bahsettik. Buraların havası çok farklı olur. Bu tip maçlar avrupanın her yerinde izleniyor. Ve bu futbolcular için birer vitrin niteliğinde. O yüzden her futbolcu bu derece önemli olan maçlara büyük titizlik ile hazırlanır. Çünkü burada gösterilen performanslar oyuncuların geleceği için genelde belirleyici olur.
Bu nedenlerden dolayıdır ki Schalke her ne kadar ligde kötü olsa da burada her şey farklı olabilir. O yüzden dikkat etmek gerek.
Schalke ile oynayacağımız bu maç ile avrupa kupalarındaki 244. maçımıza çıkacağız. Galatasarayımız biliyorsunuz avrupa arenasında galibiyeti, mağlubiyetinden daha fazla olan tek Türk takımı. Oynadığımız bu 243 maçta 93 galibiyet ve 87 yenilgi aldık, 63 karşılaşmada ise eşitliği bozamadık. Atığımız 341 gole karşılık kalemizde 343 gol gördük. Bunlar gerçekten çok güzel istatistikler.
Bu istatistikler aynı zamanda bu platforma ne kadar alışık olduğumuzu da gösteriyor.
Ekibimiz alman ekipleri ile ise yarın 25. maçına çıkacak. Geride kalan 24 maçta 6 galibiyet, 11 beraberlik ve 7 yenilgi aldık. Attığımız 26 gole karşı kalemizde 33 gol gördük. Bunlarda fena istatistikler değil.
Schalke'nin ligdeki durumu yukarda da bahsettiğimiz üzere içler acısı. Schalke ligde çıktığı 22 maçtan 8 galibiyet, 8 mağlubiyet ve 11 beraberlik aldı. 30 puan topladılar ve 9. sıradalar.
Schalke kafilesi bugün İstanbul'a geldi. Eksik isimler şöyle : Uchida, Ibrahim Afellay, Papadopoulos, Marica, Moritz ve Unnerstall. Takımın en önemli oyunculrından Huntelaar ise kadroda yer aldı.
Analiz yazısında bahsettiğim gibi ilk 11 tahminim şöyle :
Bugün başladığımız, Galatasarayımızın avrupa serüvenini maç özetleri ve Fatih Terim'in maç sonu açıklamarı ile sizlere aktarmaya çalıştığımız yazı dizisinin 2. bölümündeyiz.
Bu bölümde Cluj ve Braga deplasmanı, Arena'da oynadığımız Manchester United maçı ile ilgili detayları paylaşacağız.
İlk olarak Cluj deplasmanındayız. Tabi kronolojik sıraya göre gidiyoruz. Olayları akışına göre anlatıyoruz. Cluj ile facia denilebilecek bir iç saha maçından sonra bu sefer deplasmana gittik. Bu maçtan mutlak galibiyet almamız gerekiyordu. Burak Yılmaz'ın avrupa sahnesine damgasını vurduğu bir maç oldu. Burak bu maçta hat-trick yaptı. Çok keyifli bir mücadeleydi. 1-0 öne geçtik. 1-1 oldu. 2-1 ve 3-1 yaptık Burak ile maçı aldık. Ve gruptan çıkmak adına dev bir adım attık.
Cluj 1 - 3 Galatasaray maçın geniş özeti :
Fatih Terim basın açıklaması :
5. maç gününde ise evimizde Manchester United'ı ağırladık. Manu gruptan çıkmayı garantilediği için nispeten yedeklerle geldi bu maça. Maç genel olarak bizim kontrolümüzdeydi. Manu da arada tehlikeli ataklar yaptı. Özellikle Welbeck adlı oyuncu çok etkiliydi. Bu maçta da yine son sözü şampiyonlar ligi tescilli golcüsü Burak Yılmaz söyledi.
Galatasaray 1 - 0 Manchester United maçın geniş özeti :
Fatih Terim maç sonu açıklamalar :
Üst üste aldığımız 2 galibiyet bize çok iyi bir güven aşıladı. Artık kendi ipimizi kendimiz çekebilecektik. Yani her şey bize bağlıydı. Bunun bilincinde gittik Portekiz deplasmanına. Maça belkide bu bütün durumların verdiği bir etkiyle stresli başladık. İlk yarıda kalemizde golü de gördük. 1- 0 geriye düştük. Manchester'dan gelen Cluj'un gol attığı haberi ise hepimizi yıktı. Ama inançlıydık kazanacaktık. Bu gruptan çıkacaktık. Galatasaray'ın olduğu yerde umutsuzluk olamazdı. Galatasaray 'Yılmaz'dı'. Ve beklediğimiz gol Amrabat'ın ortasında Burak Yılmaz'dan geldi. 1 - 1 geldikten sonra maç baskımız iyice arttı. 70 küsürde ikinci golü bulduk. O pozisyon gerçekten çok güzel hazırlanmıştı. Hala dün gibi aklımda o anlar. Selçuk çizgide nefis bir topuk pası ile Riera'yı buluşturdu. Riera soldan ortaya çevirdi. Seken topa Melo vurdu top kaleciden döndü. Dönen topu tamamlayan Aydın Yılmaz oldu. Ve Galatasaray bir kez daha yılmadı. Her şeye rağmen Braga'yı orada 2 - 1 yenip kendi kaderini kendi çizdi.
Braga 1 - 2 Galatasaray maçın geniş özeti :
Fatih Terim maç sonu açıklamaları :
Şimdi tekrar Yılmamak zamanı. Schalke'yi de eleyip artık hak ettiğimiz yerlere gelmek istiyoruz !
Yarın oynayacağımız çok önemli Schalke maçı öncesi buralara nasıl geldik, bu zorlu yollardan nasıl geçtik bir hatırlayalım dedik. Kısa kısa da maçları yorumlayacağım. Sizler için derlediğimiz Galatasarayımızın grup maçları performansı :
İlk maç Manchester United ile deplasmandaydı. O maçta gerçekten çok talihsizdik. Yanlış hatırlamıyorsam 3 topumuz direkten döndü. Amrabat, Hamit ve Selçuk ile. Manchester ise attığı golden sonra sadece kontralarla gelmeye çalışmıştı. Muslera'nın da bir penaltı kurtardığını belirtelim.
Manchester United 1 - 0 Galatasaray maçın geniş özeti :
İkinci maçımızda sahamızda Braga'yı ağırladık. Baştan sona oyunun hakimi olarak mücadele ettik. Ama Manchester maçındaki şanssızlıklar burda da yakamızı bırkmadı. Oyun tamamı ile Braga yarı sahasında geçerken yediğimiz 2 talihsiz gol ile maçı kaybettik.
Fatih Terim'in maç sonu açıklamaları ile ;
Galatasaray 0 - 2 Braga maçın geniş özeti :
Üçüncü maç günü yine sahamızda Cluj takımını ağırladık. Bu maçı herkes hatırlar ne kadar kötü ve zor şartlarda oynandığını. O maç Arena'nın zemini resmen balçığa dönmüştü. Bu Cluj'un işine geldi. Baştan 1 gol bulup kapandılar. Ama Burak Yılmaz sahneye çıktı ve beraberliği getirdi. Bu bizim gruptan çıkma kararlığımızı arttıran bir maç oldu.
Galatasaray 1 - 1 Cluj maçın geniş özeti :
Fatih Terim'in maç sonu açıklamaları :
İlk 3 maçı değerlendirdiğimiz yazı dizisinin devamını gün içerisinde sizlerle buluşturacağız.
Bu sezon Türkiye Kupası dışında hayal kırıklığı yaşadığımız bir kulvar olmadı. Hem ligde hem de şampiyonlar liginde her şey istediğimiz doğrultuda ilerliyor.
Ligde Beşiktaş'ın 7, Fenerbahçe'nin 6 puan önündeyiz. Ve fikstür olarak avantajlı durumdayız. Lig şampiyonluğu için her şey bizim elimizde.
Ama bizim için önemli olan kulvar şampiyonlar ligi. Avrupa sahnesi. Gerçi çok önemli diyoruz ama her sene bu platformda mücadele edebilmek için ligde de sürekli şampiyon olmamız gerek. Eğer 3-4 sene üst üste şampiyon olup sürekli şampiyonlar ligine katılabilirsek bu gerçekten bir devrim olur. Hem maddi açıdan hem de kulübün marka değeri açısından.
Bu işi gerçekten bir alışkanlık halin getirmemiz gerek. Büyük takım olabilmenin gereği bence budur. Ve ben bu yönetim ve bu teknik kadronun bu alışkanlığı kazanabileceğine inanıyorum. Çünkü yönetim kurulunun gerçekten vizyonu çok iyi. Zaten teknik kadromuzun da kalitesi ortada. Yönetim, teknik kadroya oyuncu açısından her imkanı sunuyor. İş artık başarıya ulaşmakta.
Bu çarşamba şampiyonlar ligi son 16 maçında evimizde Schalke 04 ' ü ağırlayacağız. Gerçekten Türk futbol tarihi açısında çok önemli bir maç. Bundan önce bu seviyeye gelen hiçbir kadro daha ilerisi için bu kadar güçlü gözükmemişti sanırım.
Kadroda 3 tane final gören oyuncu var. Ve bu 3 oyuncudan 2 si kupayı kaldırdı. Drogba, Sneijder ve Hamit'ten bahsediyoruz. Bu gerçekten büyük bir tecrübe artısı.
Zaten grup maçlarında benim en beğendiğim oyunculardan biri Hamit'ti. Bu havaya alışkın olduğu her halinden belli oluyordu.
Şimdi dediğimiz gibi bu mücadele Türk futbolu açısından çok önemli. Drogba ve Sneijder'ın gelişi eminim bütün Türk futbol severleri gelecek turlar için umutlandırdı. Kendi evimizde alacağımız olumlu bir skor bize çeyrek final kapılarını aralayacak. Hem zaten bu turu geçmemiz kulübün finansal programı açısından büyük önem taşıyor.
Bildiğiniz üzere Drogba ve Sneijder transferleri şampiyonlar liginde başarı için yapıldı. Burda atlayacağımız iki tur bu iki oyuncunun bir yıllık maliyetlerinin karşılanması demek. Bu açıdan da çok önemli bir maç.
Tabi her ne kadar burda atlayacağımız turlar önemli ise lig şampiyonluğu ile seneye bir daha şampiyonlar ligine katılabilmek o kadar önemli. Bunu da göz ardı etmemek gerek.
4 - 3 - 1 - 2 gibi bir düzen. Melo ve Eboue ' yi kadroya yazdım. Fatih Terim'in de böyle çıkacağını düşünüyorum. Tabi Sabri ve Yekta ikilisi de olabilir bu mevkilere ama benim düşüncelerime göre böyle bir düzen olabilir.
Schalke 04'ün son zamanlardaki formsuz durumuna çok iyi değerlendirmeliyiz. Ama çok da rahat olmamalıyız. Sonuçta burası avrupa arenası. Neyin ne zaman olacağı belli olmaz. Ama Ben ekibimizi bu maçın favorisi olarak görüyorum. Aslında her ne kadar böyle desek de maçlar oynanmadan kazanılmıyor.
Maç için söylenebilecek pek fazla söz yok. Fenerbahçe'nin yine şansa galip geldiği maçlardan biri oldu gerçekten.
Çoğu zaman böyle maçlara Fenerbahçe adına tanık oluyoruz. Gerek son dakika atılan goller. Gerekse böyle oraya buraya çarpıp gol olan pozisyonlar.
Bugün yine öyle oldu. 3 golün 2 si talihsiz gollerdi Trabzonspor açısından.
Aslında Trabzonspor mücadeleye oldukça coşkulu ve istekli başlamıştı. İlk 10 dakika yani gole kadar Trabzonspor çok önemli tehlikler yarattı rakip kalede. İşte şanssızlık o ki hiçbiri gol olmadı.
Ama hakemler yine yaptılar yapacaklarını. Maçın 7. dakikasında Volkan kalesini terk etti. Topu uzaklaştırmak istedi. Yaklaşık 40 metrede top Adrian'ın önünde kaldı. Adrian bekletmeden kaleyi düşündü. Top çizgiyi de geçti. Ancak hakem nizami bir golü bana göre vermedi. Bu topu aslında Egemen çıkaramamıştı.
Bu dakikalardan hemen sonra Fenerbahçe o şans gollerinden birini buldu. Kuyt'ın 11. dakikada sağ kanattan yaptığı ortada Bamba'nın ters vuruşu sonrası top ağlarla buluştu. Ortada doğru düzgün bir atak yokken böyle bir gol gelmesi çok üzücü gerçekten.
Ardından 26. dakikada yine bir şans golü yedi Trabzonspor. Cristian'ın şutunda top yine Bamba'ya çarpıp ağlarla buluştu.
İşte bu dakikadan sonra kaleci Onur'un ve genel olarak takımın bütün dikkati dağıldı. Yenilen bu iki talihsiz gol ve verilmeyen gol bütün oyunu değiştirmişti
Bamba da bugün sanırım şanssız günündeydi. Çünkü bir insan bütün olayları üzerine çekemez böyle. Yine de ona yüklenmemek gerek. Yanlış zamanlarda yanlış yerlerdeydi diyelim geçelim.
Mücadelenin geri kalanında Gökhan Gönül'ün güzel bir golünü izledik. Onun dışında gollerden sonra maç Fenerbahçe'nin kontrolünde geçti. Trabzonspor geri dönüş için hiçbir şey yapmadı.
Adrian için birşey söylemek istiyorum. Özellikle 3-4 pozisyon vardı ki çok bencil hareketler yaptı. Çok sinirlendiğim pozisyonlar oldu Adrian yüzünden. Böyle maçlarda kahraman olmak yerine takımı sonuca götürecek işler yapmak gerekli.
Zorlu hava şartlarına rağmen takımlarını yalnız bırakmayan Trabzonspor taraftarını da tebrik etmek gerekli.
Fenerbahçe bu sonuçla Galatasarayımızla olan 6 puanlık farkı korudu.
Trabzonspor 0 - 3 Fenerbahçe maçın geniş özeti ve golleri :
Aslında rakip takımlardan pek bahsetmem. Sonuçta bir Galatasaray sevdalısıyız. Ama zirveyi yani dolayısıyla bizi etkileyecek olan bir derbi mücadelesi var bu akşam Trabzon Avni Aker Stadı'nda.
Mücadele saat 19.00'da başlayacak ve maçın hakemi Bülent Yıldırım.
Trabzonspor - Fenerbahçe maçı Lig Tv'den canlı izlenebilecek.
Dün Beşiktaş'ın son dakikada yediği golle 2 puan kaybetmesi bizim çok işimize geldi. Beşiktaş'ın puan kaybetmesi ile puan farkı 7'ye yükseldi. Ve bu kalan haftalarda bize önemli bir avantaj oluşturacak.
Fenerbahçe ile maç öncesi puan farkı 9. Eğer Fenerbahçe bu maçta berabere kalırsa fark 8 olacak. Yenilirlerse 9 olarak kalacak. Yani burda bizim destekleyeceğimiz takım doğal olarak Trabzonspor olacak.
Eğer olur da Fenerbahçe kaybederse çok güzel bir avantaj yakalayacağız zirve için.
Trabzonspor bu sezon 3 büyüklere karşı oynadığı hiçbir maçı kazanamadı. Yeni teknik direktörleri Tolunay Kafkas ile bu şanssızlığı yenmek isteyeceklerdir. Ve eğer seneye avrupa kupalarına katılmak istiyorlarsa bu maçı kazanmak zorunda olduklarını biliyorlardır.
Trabzonspor'da tek eksik kart cezası nedeni ile Didier Zokora olacak.
Fenerbahçe ise zirveden kopmamak için kazanmak zorunda.
Yani anlayacağınız bu maç her iki takım ve zirve açısından çok önemli bir karşılaşma. Belki de bir dönüm noktası olabilir.
Fenerbahçe'nin kadrosuna baktığımızda Meireles, Yobo, Mehmet Topuz, Sezer Öztürk, Krasic ve Orhan Şam'ın kadroda yer almadığını görüyoruz.
Mücadelenin biletleri hemen hemen tükenmiş durumda. Trabzonspor'un arkasında büyük bir seyirci desteği olacak.
Fenerbahçe son hafta pek iyi futbol oynamıyor. Son Bate Borisov maçında iyilerdi. Belki Meireles kırmızı kart görmese maçın başında skor çok farklı yerlere gidebilirdi.
Ama bu da Sneijder ve Meireles'i karşılaştıranlara güzel bir cevap olmuştur. Ya da Drogba yaşlı o kadar paraya alınmaz diyenlere.
Trabzonspor da Tolunay Kafkas ile bir ivme yakalamaya çalışıyor. Tolunay hoca geldiğinde beri pozitif yönde gelişen bir oyunu var Trabzonspor'un.
Her şeyden önce dostça geçen bir maç olmasını diliyoruz tabi. Geçen sene yaşanan çirkin olaylar yaşanmasın. Futbol açısında güzel, doyurucu bir mücadele olsun.
Dün aldığımız galibiyet ile aslında şampiyonluk yolun çok önemli bir adım attık.
Fenerbahçe'nin, Trabzonspor ile oynayacağı bu haftada hem de o maçtan önce kazanmak çok çok iyi oldu. Doğal olarak Fenerbahçe üzerinde bir baskı oluşacak. Çünkü fark 9 puan.
Bu baskı olayı Beşiktaş için de geçerli. Onlarla da fark şuan 8 puan.
Her iki takımda bu hafta puan kaybetmeleri durumunda Galatasarayımız çok avantajlı bir konuma gelecek.
Galatasaray'ın fikstür olarak da belli bir avantajı var.
Ekibimiz kalan 12 maçın 7 sini Türk Telekom Arena'da oynayacak. Yani sadece 5 deplasman maçımız kaldı.
Fikstüre göz atarsak :
23. haftada içerde Orduspor ile oynayacağız. 24. haftada Eskişehirspor deplasmanı, 25. haftada Gençlerbirliği ile içerde, 26. haftada Kayserispor deplasmanı, 27. haftada İstanbul Belediye ile içerde, 28. haftada Mersin ile içerde, yani 2 hafta üst üste kendi sahamızdayız, 29. hafta Karabük deplasmanı, 30. hafta Elazığ ile içerde, 31. hafta Gaziantep ile dışarda, 32. hafta Sivas ile içerde, 33. hafta Fenerbahçe ile kadıköyde ve son hafta Trabzonspor ile Türk Telekom Arena'da oynuyoruz.
Şimdi baktığımızda son 2 haftaya kadar derbi maçımız yok. Kalan maç sayısı 12. Yani derbilere kadar 10 maça çıkacağız. Bu maçlardan asgari 7 galibiyet çıkardığımızda bence bu iş bitmiş olur.
Çünkü rakiplerimizin fikstürleri daha zor.
Fenerbahçe yarın Trabzon deplasmanında 2 hafta sonra Beşiktaş deplasmanında olacak.
Yani şuan çok avantajlı bir konumdayız.
Dünkü maç bu açıdan çok önemliydi. Yazının başında da belirttiğimiz gibi bu hafta sonu Fener ve Beşiktaş puan kaybederse inanılmaz bir avantaj yakalayabiliriz.
Ama futbol bu. Top yuvarlak. Her şey sahada belli oluyor. Fazla da rehavete kapılmamak lazım.
Maç maç düşünmeliyiz. Her maça ayrı ayrı konsantre olmalıyız. Şimdi önümüzde bir şampiyonlar ligi maçı var. Kendi sahamızdayız ve mutlak suretle avantajlı bir skor elde etmeliyiz.
Ben bunu başarabileceğimize inanıyorum. Çeyrek final ve daha sonra yarı final hiç uzak değil. İnanırsak başarabiliriz.
Galibiyetin çok önemli ve gerekli olduğu bir haftada kazandık.
Mücadelenin genelinde topa hakim olan taraftık. Ama şu topu ileriye taşıyamama sorununu hala yaşıyoruz. Geçen sezon en iyi olduğumuz konuda bu sezon gerçekten tam bir çöküş yaşıyoruz. Topu sürekli geride oynuyoruz. Bir türlü ilerde pas yapamıyoruz. Topa çok sahip olmamıza rağmen öyle etkili bir atak yapamadık.
Maçın ilk yarısında akıllarda kalan tek tük pozisyon vardı. Bunlardan biri Sneijder'ın aşırtma vuruşuydu. 36. dakika kimsenin beklemediği şekilde aşırtma bir vuruş çıkardı Sneijder. Kaleci Oğuz bu topu güçlükle kornere çeldi. Maçın 22. dakikasında da Burak Yılmaz'ın rakip kaleye çıkardığı etkili bir şu vardı. Ancak Oğuz yine başarılıydı.
İlk yarı genel olarak ortada geçti. Her ne kadar topa genel olarak sahip olan taraf biz olsak da etkili şutların dışında etkili bir atak yoktu.
Maçın ikinci yarısının başları da ilk yarıdan farksızdı aslında. 48. dakikada yine Sneijder kaleyi denedi. Ancak Oğuz yine başarılı oldu.
Aslında maçı Drogba öncesi ve sonrası diye ikiye ayırabiliriz.
Yeni transferimiz Didier Drogba maça 63. dakikada dahil oldu. Girdiği andan itibaren etkili olmaya başladı.
Topu kontrol edişi, çok zekice attığı paslar harikaydı. Fizik olarak gerçekten çok güçlüydü. 35 yaşında ama resmen 27-28 yaşında bir insanın sahip olacağı fizik - kondisyon yetilerine sahip.
Dediğimiz gibi Drogba oyuna girdikten sonra ilerde daha etkili olmaya başladı. Yıllardır aradığımız forvet tipine ulaştık sanırım. İlerde top tutan, basan etkili bir forvet.
Drogba'nın oyuna dahil olması aslında tüm takıma olduğu gibi Sneijder üzerinde çok etki gösterdi. Drogba oyuna girince Sneijder daha istekli bir hal aldı. İki tane zeki, düşündüklerini hemen uygulayabilen oyuncu oyunda olunca işin rengi hemen değişiveriyor.
Maçın 68. dakikasına gelindiğinde gol de geldi. Burak Yılmaz'ın sağ kanattan yaptığı ortada Drogba öyle bir yükseldi ve kafayı vurdu ki top süzüle süzüle ağlarla buluştu. Gol sevinci de harikaydı. Drogba şu gol sevincini kadıköyde yaşasın inanılmaz bir şey olacağı kesin.
Drogba'nın oyuna girişi ile hareketlenen takımımız çok geçmeden ikinci golü de buldu.
Sneijder'ın ara pasına hareketlenen Drogba'nın topa dokunuşunda top kaleciye çarpıp Burak Yılmaz'ın önüne düştü. Burak Yılmaz'a da sadece topu boş filelere göndermek kaldı.
Sneijder ve Drogba'nın gelişi gerçekten takım üzerinde çok olumlu etkiler yarattı. Sene başından beri üzerimizde bir ölü toprağı vardı. Bu yavaş yavaş kalkmaya başladı.
Akhisar'ı da takdir etmek lazım. Drogba oyuna girene kadar çok iyi mücadele ettiler. Yenilen 2 gole rağmen yılmadılar. Attıkları golde gerçekten güzeldi. Çok nefis bir organizasyonda golü buldular.
Şuna da değinmek gerek. Topu geriden bir türlü pozitif bir şekilde oyuna sokamıyoruz. Melo'nun eksikliği hissediliyor gerçekten. Bakalım Fatih Terim Schalke maçında Melo'ya şans verecek mi ?
Galatasarayımız bu galibiyetle puanını 43 e çıkardı. Drogba ilk maçında golle buluştu. Burak Yılmaz 2 haftada 3 gole ulaştı. Güzel bir akşam oldu gerçekten. Şimdi Schalke maçına odaklanabiliriz.
Akhisar Belediyespor 1 - 2 Galatasaray maçın geniş özeti ve golleri :
Galatasarayımız bugün deplasmanda Akhisar Belediyespor ile karşılaşacak.
Ekibimizin bu sezon cuma günü oynadığı maçlarda üzerinde kara bulutlar dolaşıyor diyebiliriz tabiri caizse. Bu sezon oynadığımız 6 cuma maçından 5 inde puan kaybettik. Aldığımız 3 yenilginin tamamı cuma günleri gerçekleşti. Gerçekten kara cuma oldu bu sezon bize.
Cuma günleri oynadığımız bu 6 maçta kalemizde 12 gol gördük. Bu gollere 9 gol ile cevap verdik.
Bugün hem bu kötü şanssızlığa bir son vermek hem de Schalke maçı öncesinde iyice morallenmek için bu maçı kazanmak istiyoruz.
Galatasarayımızda cezası devam eden Melo, sakatlıkları süren Elmander, Ufuk Ceylan, Aykut Erçetin ve Ujfalusi kadroda yoklar.
Onun dışında hafta içi lisansı çıkan Drogba kadroda kendine yer buldu. Drogba, Fatih Terim'in görev vermesi halinde maçtaki yerini alacak.
Benim ilk 11 tahminim şöyle :
Muslera
Sabri - Dany - Semih - Riera
Hamit - Selçuk - Sneijder -Yekta - Amrabat
Burak
Yani geçtiğimiz Antalyaspor maçı formasyonu.
Ama şu da düşünülebilir. Kale ve defans düzeni aynı kalır, Hamit - Selçuk - Yekta üçlüsünün önünde Sneijder onun önünde de Drogba - Burak ikilisi de oynayabilir. Yani 4 - 3 - 2 - 1 gibi bir sistem de denenebilir.
Akhisar Belediyespor 19 puanla ligin sonunda bulunuyor. Galatasarayımız da bu maçı kazanarak puanını 43 yapıp hafta başlangıcında rakipleri üzerinde üstünlük elde etmeye çalışacak.
Galatasarayımız her alanda olduğu gibi futbolda da Türk futbolunun öncü takımlarından. Her önemli olayın ilklerinde bilindiği gibi Galatasaray vardır.
Çünkü Galatasaray'ın kuruluş amacı sayın Ali Sami Yen'in dediği gibi "İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak. Türk olmayan takımları yenmek." İşte bu yüzden avrupada başarıya en yakın takım her zaman Galatasaray olmuştur ki bu başarılara da ulaşan tek takım Galatasaray'dır.
1996 dan 2000 e kadar süren efsane şampiyonlukların ardından artık bu 4 yıllık süreci bir avrupa kupası ile taçlandırmaya gelmişti sıra. Fatih Terim'in en iyi dönemini geçirdiği yıllardı. Alt yapıda da Türk futbol tarihinin en verimli dönemiydi. Tabi bu başarının gelmesindeki en önemli etkenlerden biri alt yapıydı.
O dönemde alt yapıdan takımımızın ilk 11inde oynayan toplam 7 futbolcu vardı. Bunlar arasında Bülent Korkmaz, Okan Buruk, Emre Belözoğlu, Suat Kaya, Tugay Kerimoğlu, Arif Erdem gibi isimleri sayabiliriz.
Omurga sağlam olunca başarı da kaçınılmaz oluyor. Bu saydığımız futbolculara Hakan Şükür, Hasan Şaş, Ümit Davala, Hakan Ünsal ve Ergün Penbe gibi Türk futbolcuları da eklersek Türk omurgasının ne kadar sağlam olduğunu görürüz. Bunların yanına da Taffarel, Hagi, Popescu ve Capone gibi kaliteli yabancıları da koyunca başlarına da Fatih Terim gibi bir teknik adamı getirince başarı kaçınılmaz oluyor.
Dediğimiz gibi 4 sene üst üste gelen Türkiye Ligi şampiyonluklarının ardından bu başarıları avrupa şampiyonlukları ile süslemeye gelmişti sıra. Şampiyonlar ligi ile başladığımız sezonda grubu 3. bitirip uefada yolumuza devam ettik. Dolu dizgin giden bir sezonun ardından finalde Arsenal'i de devirip UEFA kupasının sahibi olduk.
Daha sonra Fatih Terim ve Hakan Şükür takımdan ayrıldı. Yerlerine Jardel ve Lucescu geldi. O senenin Şampiyonlar Ligi şampiyonu Real Madrid ile süper kupa finalinde karşılaştık. Jardel'in attığı iki golle şampiyonluk geldi. Her ne kadar bu şampiyonlukta takımın başında Lucescu bulunsa da bu işin de alt yapısını hazırlayan Fatih Terim'dir. 4 sene boyunca süre gelen başarılı bir yönetimin ardından kazanılmıştır bu şampiyonluklar. Ve Türk futbolu tarihine altın harflerle yazılmıştır.
Bu başarılar üzerinden 13 sene geçse de biz bunlarla övünüyoruz. Çünkü haklıyız övünmekte. Ama artık yeni başarıları istiyoruz.
İşte bunun tohumları Ünal Aysal'ın başkanlığa gelmesi ile başladı. Ünal Aysal hemen futbolun başına başarılara alışık olan Fatih Terim'i getirdi. Çok sağlam bir Türk oyuncu omurgası oluşturuldu. Özellikle bu sezon Burak Yılmaz, Umut Bulut ve Hamit Altıntop'un takıma katılması ile bu omurga iyice sağlamlaştırıldı. Alt yapıdan Semih Kaya ve Emre Çolak gibi yetenekler çıkardı Fatih Terim.
Ve bu kadro Sneijder ve Drogba gibi dünya çapında oyuncularla desteklendi. Bunların yanında Muslera, Melo ve Riera gibi isimleri de unutmamak lazım.
Fatih Terim bu yönetime alışık. Eğer bir şampiyonlar ligi kupası gelecekse Türkiye'ye bu eminim ki Fatih Terim tarafından gelecek.
Fatih Terim bu işin tohumlarını "Fatih Terim yeni Aslanlarını arıyor" projesi ile atmaya başladı.
Bu başarı da gelecek. Galatasaray, Türk olmayan takımları yenmeye devam edecek !
Milan Baros .. Bir dünya yıldızı ile daha yollarımızı ayırdık.
2008 senesinin ağustos ayının 26. günü gece 01:52 de açıklandı Baros'un Galatasaray'a transferi. Çok heyecanlıydık. Zaten bir transfer bekleniyordu. Ama haftalardır bekliyorduk. Bilgisayar başında çekilmez saatler, günler sonunda Milan Baros'un transfer haberi ile çok sevinçlendik.
Baros, Lyon'dan 5,5 milyon euroya transfer edilmişti.
Baros, Galatasaray'a gelmeden önce futbola başladığı Banik Ostrava, Liverpool, Aston Villa, Lyon ve Portsmouth da futbol oynadı. Bu takımlarda oynadığı maç ve attığı gol sayıları şöyle :
1998-2001 Banik Ostrava 76(23)
2002-2005 Liverpool 68(19)
2005-2007 Aston Villa 42(9)
2007-2008 Lyon 24(7)
2008 → Portsmouth FC (kiralık) 12(0)
Daha sonra Galatasaray kariyeri. Baros Galatasaray'da görev aldığı 4 sene boyunca, ( 4 sene diyorum çünkü bu sezon forma şansı bulamadı ) 93 maçta 48 gol atma başarısı gösterdi ki bu kulüp kariyerinde en çok gol sayısına ulaştığı takım oldu.
Çek Cumhuriyeti milli takımının da birçok kademesinde görev aldı. Son olarak a milli olarak 90 maçta 44 gole imzasını attı. Yine başarılı bir milli takım performansı gösterdi.
Ama Galatasaray kariyerinin sonlarına doğru talihsiz sakatlıklar bir türlü yakasını bırakmadı. Son olarak 2 sezon önce Fenerbahçe derbisinde daha ilk dakikalarda Emre'nin müdahalesi ile sakatlanıp oyundan çıkmıştı. O günden beri dikiş tutmadı.
Olmadı.. O özlediğimiz Baros'u göremedik bir daha. Ama geçen sezon yakaladığımız şampiyonlukta payı oldu Baros'un. Toplam 8 golle bu şampiyonluğa katkıda bulundu.
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu maceranın da sonu dün geldi. Resmi siteden yapılan açıklamada Baros ile karşılıklı olarak sözleşmenin feshedildiği yazıyordu.
Baros yetiştiği takım olan Banik Ostrava'ya geri döndü.
Fatih Terim'in eli o kadar güçlendi ki bu noktadan sonra başarının artık gelmesi lazım.
Bugün yeni transferimiz Drogba'nın lisansı çıktı. Artık resmi olarak oyuncumuz oldu. Forvet hattımız oldukça kuvvetlendi. Burak, Umut, Elmander ve Drogba.. Eminim ki avrupada üst düzey takımların bile isteyebileceği bir forvet hattı bu.
O kadar çeşitli varyasyonlar yapılabilir ki işte bu durum Terim'in elini daha güçlü kılıyor. İçerde oynadığın bir maçta yabancı kontenjanı sıkıntısı çıkarsa Burak ve Umut'la başlayabilirsin. İstersen Burak Yılmaz'ı tek forvet oynatabilirsin. Kontenjanı dengeleyip Burak - Drogba çıkabilirsin. Yine tek forvetli düzende Drogba'yı ileri uca koyabilirsin. Zorlu bir maçta önde baskı yaratmak için Umut - Elmander ikilisi ile başlayabilirsin. Yani hocamızın elinde seçenek çok. Asıl iş bundan sonra. Bu varyasyonları en verimli şekilde sahaya sürmek olacak.
Muslera'nın kaledeki yeri garanti. Savunmada ortada Dany - Semih ikilisi de banko gözüküyor. Sol bekte Riera'nın yeri de garanti. Gerçekten müthiş bir uyum sağladı Riera sol beke. Sağ bekte Sabri'nin artan performansı yüzleri güldürdü. Yabancı kontenjanı için olumlu bir etki yarattı. Ama Eboue'de eski performansını yakaladığında orda tatlı bir rekabet oluşacaktır. Şuan için sağ bekte Sabri'yi düşünürsek toplamda 3 yabancıya ulaşmış olduk. Devam edelim.
Orta sahaya geldiğimizde sağda Hamit'in yeri garanti gözüküyor. Ortada Melo'nun cezalı olduğunu düşünürsek Selçuk, Yekta ve Sneijder oynar gibi gözüküyor. Solda da Amrabat'ın foma giymesi muhtemel. Tabi bu beşli orta saha düzeni için geçerli olan bir diziliş. 3+2 toplamda 5 yabancıya ulaştık.
Forvet hattına geldiğimizde alternatif çok. Ama kuvvetle muhtemel önümüzdeki birkaç maçta Burak'ın yeri garanti gözüküyor. Terim'in maçların gidişatına göre Drogba ile ya çift forvete ya da tek forvete dönebilir.
Bu anlattıklarımız Türkiye Ligi için geçerli tabi.
Ama Şampiyonlar Ligi'ne göre bir kadro düşünürsek benim kafamda şöyle bir şablon oluşuyor :
Muslera
Eboue - Semih - Dany - Riera
Hamit - Selçuk - Melo
Sneijder
Burak - Drogba
Yani 4-3-1-2 gibi bir sistem. Ne kadar doğru olabilir bilmiyorum. Çünkü kanat oyuncularını burda veto etmiş oluyoruz.
Tabi bu noktada en doğru kararı Fatih Terim verecektir. Biz sadece bir analiz edelim dedik.
Didier Drogba'yı da bu hafta Akhisar maçında ilk defa sahada görebiliriz. Bu da Türk futbolu için ayrı bir heyecan.
